Miras hukuku, miras bırakanın ölümü ile sona ermeyen hak ve borçlara ilişkin hukuki durumları düzenleyen hukuk dalıdır. Şayet mülkiyet ölüm ile sona erseydi, bu durumda miras hukukuna gerek bulunmayacaktı.
Miras hukukunun temelinde mülkiyet hakkı ve devamlılığı yer almaktadır. Ölümle beraber mülkiyet hakkının sona ermesi ve mirasbırakanın malvarlığının devlete kalması söz konusu olsaydı bu durumda gerçek bir mülkiyet hakkından söz edilmesi söz konusu olmazdı.
Anayasanın 35. maddesine göre; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bunlar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabilir.” Bu maddeyle beraber kişilerin mülkiyet ve miras hakları güvence altına alınmıştır.
- Mirasçıların pay ve oranları.
- Mirasçılıktan çıkarma iptal.
- Vasiyetnamenin iptali.
- Reddi miras.
Öncelikle miras bırakanın altsoyu yasal mirasçıları oluşturmaktadır. Çocukları varsa çocuklar ölmüş halinde ise torunları yasal mirasçıların başında gelir. Miras bırakanın anne ve babası, büyük anne ve babası da yasal mirasçılardandır.
Evlilik dışı doğan çocuğun mirasçı olabilmesi için ise miras bırakanın babası olduğuna ilişkin resmi kayıt ve belgelerin bulunması gerekmektedir. Bu durumda soy bağının tanıma ya da hakim kararı ile kurulmuş olması gerekmektedir. Evlilik dışı çocuk, babası ile soy bağının kurulmuş olması halinde evlilik içinde doğan çocuk gibi babasının mirasçısı olur.
Ölümü ile kendisine ait hukuki ilişkilerin hukuki durumunun düzenlendiği kişidir. Ölüm durumu yalnızca gerçek kişilere özgü bir durum olduğundan miras bırakan yalnızca gerçek kişi olabilmektedir.
Miras bırakanın terekesi üzerinde hak sahibi olan kişilere mirasçı denilmektedir. Bu kişiler yasal mirasçılar olabileceği gibi atanmış mirasçılar da olabilmektedir.
Miras bırakanın ölümünden sonra yerine getirilmesini istediği şeylere ölüme bağlı tasarruf denilmektedir. Bunlara örnek olarak vasiyetnameler ve miras sözleşmeleri verilmektedir.